Ana Sayfa
     ziyaretçi defteri
     hayvanlar
     fenerbahçeeeee
     hepsi grubu
     hadise
     fantastik dünyaa
     şiirler
     şiir dinletisi
     hava durumu
     şarkılar
     biliyor musunuz???
     mp3
     günün resmi
     takvim
     şiirli slaytlar
     çiçekler
     renk dünyasıı
     rapçılar
     türkiye
     manzaraa
     fıkralar
     kalp resimleriii
     komik resimlerrr
     duvar yazılarıııı
     komik resimler
     duyuru
     burçlar
     arabalarrr
     mp3 çalar
     hangi gün doğdun
     dünyanın ilginçleri
     4 yüz
     romantik sözler
     e-devlet
     günün komikresmi
     google we site içi arama
     şarkı söyleyen çiçek
     popüler şiirler
     tel şakaları
     fıkralarrr
     chat

bay bay bebişim


slm bebişim - fıkralar


EN PAHALI PAPAĞAN Adamın biri, papağan almak ister. Gittiği dükkândaki papağanları sırayla inceler.1.kafeste rengarenk, pırıl pırıl tüyleri olan papağanı beğenir. Etiketinde 5.000 dolar yazılıdır. - Dükkan sahibine sorar. “Bu kuş niye bu kadar pahalı?” - Dükkan sahibi “Bu papağan tam 7 dil biliyor, onun için”. Adam başka bir kafeste bembeyaz şahane bir kuş daha görür. Hem de 10.000 dolarlık. Yine sorar. Meğer bu kuş anayasayı ezbere okurmuş da ondan. Adam bir bakar en köşede ki kafeste, tüyleri dökülmüş ve kararmış yaşlıca bir kuş var. Ama o da ne tam 50.000 dolar. Peki der bu perişan haldeki kuşun nesi var. - Dükkan sahibi “ Vallahi birader, bu kuşun nesi var biz de bilmiyoruz. Ama öteki papağanlar sabahları buna günaydın üstat diyorlar.” Bir iyi,bir kötü Bir gün Tanrı Âdem’e gelir ve "Sana bir iyi bir de kötü haberim var" der. - Âdem "O zaman önce iyi haberleri ver" der. - Tanrı açıklamaya başlar, "Sana iki yeni organ vereceğim. Birinin adı Beyin. Yeni şeyler yaratmanı, problemleri çözmeni, Havva ile zeki ve zevkli sohbetler etmeni sağlayacak" der. Vereceğim ikinci organın adı ise henüz belli değil. Bu sana inanılmaz zevk verecek, üremeni sağlayarak dünyanın nüfusunu arttırmaya yarayacak, Havva'yı çok memnun edebileceksin, sana daha da âşık olacak" der. - Âdem çok heyecanlanır, "Bunlar harika hediyeler. Böyle güzel iki haberden sonra hangi haber kötü gelebilir ki?" diye sorar. -Tanrı Adem'e üzüntü içinde bakar ve "Bu iki organı asla aynı anda kullanamayacaksın!" der. Akşehir'e Gelen Papazlar Bir gün üç papaz gelmiş Akşehir'e. Sohbet sırasında Nasrettin Hoca'ya sorular sormuş papazlar. Bir ara papazlardan biri: - Hoca Efendi,dünyanın tam orta yeri neresidir? Nasrettin Hoca eşeğinin ön ayağının bastığı yeri göstererek: - İşte tam burasıdır, papaz efendi, diye yanıtlamış adamı. Papaz gülmüş: - Nereden bildin hoca Efendi orası olduğunu?diye sormuş. Nasrettin Hoca'da gülmüş: - İnanmazsan ölç diye yanıtlamış papazı. Eşeği Çaldırmak Nasrettin hoca,eşeğini çaldırınca çırpınıp bağırmaya,çevresini aranmaya başlamış.Kendisini bu halde gören kadı sormuş ona: -Eşeği kime, nasıl çaldırdın? Nasrettin hoca,şöyle bir ters ters bakmış kadıya. Sonra da yanıtlamış onu : -Bu soruların cevabını bilseydim zaten aramazdım... İnşallah Nasrettin Hoca bir gün hanımına: “Hanım yarın yağmur yağarsa evde kalacağım, eğer yağmazsa ormana odun kesmeye gideceğim” demiş. Hanımı “İnşallah de bey belli olmaz” demiş. Hoca da kızarak “İnşallahı maşallahı mı var hanım yağarsa evde kalırım yağmazsa oduna giderim demiş.” Hanımın içine sinmemiş ama susmuş. Ertesi gün hava güzelmiş ve Nasrettin Hoca ormana gitmiş. O gün de oraya başka ülkeden gezmeye gelen bunun yanında haydutlukta yapan adamlar gelmiş. Nasrettin Hoca'yı almışlar bize rehber ol diye diyar diyar gezdirmişler. Eşeğini falan da almışlar. Birkaç hafta sonra Hoca yorgun argın, üst baş perişan evine gelmiş ve kapıyı çalmış. Hanımı “Kim o? diye sormuş. Hoca da: -İnşallah Nasrettin Hoca hanım... inşallah Nasrettin Hoca... Eski Eserlerin Bedeli Bir Amerikalı, Fransa da çok eski bir şatoyu ziyaret ediyordu.Bir demir kapı önünde hayran hayran duran milyoner seyyah: "Bu kapıyı mutlaka Amerika'ya götürmeliyim,dedi. Nedir bunun bedeli?" Bu sonradan görmüşün karşısında öfkelenen Fransız müze memuru şöyle cevap verdi: "İki bin sene." Halı Vakti zamanında İstanbul'da bir şeyh varmış. Şeyh hazretleri günlerden bir gün müritlerinden birini yanına çağırmış: -Bak oğlum burada iki halı var. Bu halıları al Bağdat'ta bizim Şeyh Kasım'a ver. İstanbul nire Bağdat nire? Tren yok,otobüs yok,kamyon yok,fakir müridin altında at yok,eşek yok,cebinde de para yok. Düşmüş yayan yapalak yollara. Git ha git. Bağdat yolu bu biter mi? Üstte yok başta yok,aç bi ilaç Adana'ya kadar gelmiş. Orada pes etmiş. Sıcaktan bir kenara kıvrılıp başlamış düşünmeye.Yolu yarılamış ama bundan sonra ne olacak? Birden yüreğine bir şeytan girmiş. -Ulan şu halıların birini satsan ne olur? Bağdat'taki şeyh ne bilecek kendisine iki tane halı gönderildiğini? Bizim şeyhi ne zaman görecek? Halının birini satar,birini de kendisine veririm olur biter. O zamana kadar kim öle kim kala? Olur mu olur. Kaptığı gibi halıları koşmuş Adana çarşısına, üç aşağı beş yukarı pazarlık,satmış halının birini koymuş paraları cebine,bir güzel karnını doyurmuş,geceyi handa geçirmiş ertesi günde bir at alıp yola çıkmış. Bağdat'a varmış,Şeyh Kasım'ı sormuş,tekkeyi göstermişler,kapıyı çalıp huzura varmış,el etek öpüp halıyı uzatmış: -Ya şeyh hazretleri bu halıyı size İstanbul'dan şeyhim Abdulmuttalip hazretleri gönderdi. Şeyh Kasım halıyı almış yere sermiş,pek beğenmiş."Zahmet oldu demiş, Şeyhe bir teşekkür edeyim" Dönmüş yanındaki dolabın kapısının açmış seslenmiş: -Ya şeyh Abdulmuttalip,ya şeyh Abdulmuttalip. Mürit şaşkın şaşkın bakarken dolaptan ses gelmiş: -Buyur şeyh Kasım hazretleri. Aaaa İstanbul'daki şeyhin sesi. Şeyhim lütfedip bir halı göndermişsiniz, çok teşekkür ederim.Allah senden razı olsun ! Dolaptan ses gelmiş ben o kerataya iki tane halı vermiştim, sor bakalım öbürünü ne yapmış? Bunu duyar duymaz zavallı mürit ok gibi yerinden fırlamış,dolaba koşup bağırmış: -Ulan madem birbirinize bu kadar yakınsınız,konuşuyorsunuz da,beni ne diye buralara kadar yolladın? Biriniz uzatıp biriniz alsaydınız ya" İtalya Gezisi Akbulut İtalya'ya davet edilmiş.İkili temaslar v.s den sonra da bu tarih, kültür, doğa zengini ülkeyi görmek istemiş.Türkiye'ye döndüğünde havaalanında sormuşlar: -"İtalya'yı nasıl buldunuz efendim?" Akbulut canı sıkkın bir halde iç geçirerek cevap vermiş: -"Hiçbir şeye benzemiyor kardeşim.Roma dedikleri harabelik mezbelelik bir yer.Venedik'i ise gezemedik,çünkü her yeri sular basmıştı. Sadece Genç Kızılderili isim değişikliği için mahkemeye başvurur.Duruşma sırası gelir.Hakim,"İsmin ne "diye sorunca,Kızılderili mahcup bir ifadeyle başlar söylemeye: "Seher vakti vadileri çınlata çınlata uluyan siyah kuyruklu beyaz köpek." Hakim bu kez, "Peki ne olmasını istiyorsun" diye sorar ve şu yanıtı alır : "Sadece kuçu kuçu." Fotoğraf Mussolini savaş raporlarını renkten renge girerek okuyordu.Bir ara başını kaldırdığında gözü duvarda asılı duran portresine ilişti.Gözünü kırparak sordu: -"Bu gidişle halin ne olacak?" Duvarda asılı duran fotoğraf cevap verdi: -"Ne olacak beni indirip,seni asacaklar Öğünme Tanınmış bir doktor bir toplulukta öğünüyordu: -Hastalarım beni çok severler. Orada bulunan bir nüktedan tasdik etti: -Sevmekte söz mü,sizin için hayatlarını feda edenler bile olmuştur Rekor Üzerine Ünlü bir atlet,hasta olmuş yatıyordu.Doktor bir aralık koltuğunun altındaki termometreyi çıkartıp okudu ve karısına dönerek:" Merak edilecek bir şey yok" dedi. Bu esnada hasta atlet gözlerini aralayıp sordu: -"Ateşim kaç doktor bey?" Atlet merakla tekrar sordu: -"Dünya rekoru kaçtı Sürpriz Bir adam tanınmış yazarlardan birinin çalıştığı gazeteye gider,kendisine kitaplarından birini uzatır: -"Üstad lütfen şunu imzalar mısınız? Karım eserlerinize bayılır.Bugün onun doğum günüdür.Ona hediye edeceğim." Bu sözlerden duygulanan yazar hemen kitabı imzalar ve: -"Karınıza sürpriz mi yapacaksınız" diye sorar. Adam gülümser: -"Evet efendim.Bu gerçek bir sürpriz olacaktır ona.Çünkü o bir kürk manto bekliyordu Tanır mısın? Haccacı Zalim,Abdullah Bin Ziyad'ı şehit ettikten sonra Medine'ye gelmiş.Bu vakıa için herkesin ne söylediğini anlamak üzere kılık değiştirmiş ve halk arasında dolaşmaya başlamış.Bir gün ihtiyar bir bedeviye rastlayıp sormuş? -Ya şeyh Medine'de ne var ne yok? -Sorma halimiz pek yaman. -Ne oldu? -Ne olacak Abdullah Bin Ziyad'ı şehit ettiler. -Kim etti? -Haccac denilen o zalim o Allah'ın belası etti. -Sen Haccacı görsen tanır mısın? -Hayır. -İşte Haccac benim. -Peki sen beni tanır mısın? -Hayır. -Ben de,Beni Amir kabilesinden bir divaneyim ki; ne söylediğimi ne yaptığımı bilmez,işte böyle saçmalar gezerim. Üç Dost Baki'ye göre üç çeşit dost vardır: -"Dost vardır;gıda gibidir. Her zaman ararsın." -"Dost vardır;ilaç gibidir.Gerektiğinde ararsın." -"Dost vardır;hastalık gibidir.O seni arar." Üç Hata Solcu delikanlı fikrini değiştirerek papaz olmaya karar verdi ve oldu. İlk vaazını vermeden önce, heyecanını yatıştırmak için bir kaç kadeh konyak yuvarladı.Kürsüye çıktı ve konuşmasını bitirince baş rahibin fikrini sordu : "Mükemmeldi " dedi baş rahip. "Yalnız üç ufak kusurun vardı." Kusurlarını sordu genç papaz. "Bir kez dinimizde "kardeşlerim"denir,"yoldaşlar"denmez.İkincisi, olay Filistin'de geçer,Vietnam 'da değil.Üçüncüsü İsa çarmıha gerilmiş,kurşuna dizilmemişti." Ya Kazıklasalardı Tesadüfen bir kiliseye giren bir Çinli,durmadan istavroz çıkaran Hıristiyanları gördükten sonra çok merak etti ve çıkarken bir papaza yaklaşarak bu işaretin manasını sordu. Papaz Hazreti İsa'nın çarmıha gerilerek öldüğünden bu olayı anmak için o işaretin yapıldığını söyleyince Çinli dayanamadı: -Doğrusu çok talihli adamlarmışsınız,dedi. -Anlamadım. -Düşünsenize ya İsa'yı çarmıha gerecek yerde,kazığa oturtsalardı Yalan Söyleyin Meşhur Amerika mizahçısı Mark Twain bayanın birini sofraya doğru götürüyormuş.O gün fevkalade neşeli olan Mark Twain ,kadına: -"Ne kadar güzelsiniz", demiş. Bayan: -" Maalesef aynı komplimanla size karşılık veremeyeceğim",deyince Mark Twain gülerek şunu demiş: -"O halde sayın bayan sizde benim yaptığımı yapın.Yalan söyleyin Yardımsever Bir yardımseverler balosunda Bernard Shaw oldukça yaşlı görünen fakat genç görünmek isteyen bir kadını dansa davet etmişti.Shaw'ın bu davetinden memnun olan kadın ona bir kompliman arzusu ile: -Benim gibi değersiz bir kadınla dans ediyorsunuz.Ne kadar sevimlisiniz,demiş. Shaw gayet sakin bir tavırla cevap vermiş. -Yardım severler balosundayız. Yalan Tımarhanede doktor, hastaları muayene ederken, kendisinin başbakan olduğunu iddia eden bir hastaya rastlar. Bunun üzerine yanındakine sorar : -Bu arkadaşın, başbakan olduğunu söylüyor. Sen ne dersin ? Hasta, tereddütsüz cevap verir : -Yalan söylüyor; çünkü ben, öyle bir başbakan tayin etmedim Cidirem Erzurum'un kavşaklarına trafik ışıklarının takıldığı günler... Trafik polisleri halkı eğitir; kırmızıda durmalarını, yeşilde geçmelerini söyler. Kalabalık bir kavşakta birikenler yeşilin yanmasını beklerken, yaşlı bir kadın kırmızıda karşıdan karşıya geçmeye başlayınca trafik polisi bağırır : -Nereye hanım, nereye gidiyorsun ? Kadın kızar ve polise döner : -İşşş, sene ne ? Eltimcile cidirem Papağanın cevabı Satıcı, papağanın özelliklerini saymakla bitiremiyordu. - Bu papağanın ayağındaki kırmızı ipi çekersen İngilizce, mavisini çekersen Almanca konuşur. Müşterilerden biri sordu : - Ya ikisini birden çekersek ? Papağan, adamın sözünü keserek atıldı : - Aptal, o zaman da düşerim... yaşlı amca : 3 tane yaşlı amca bigün oturuyurlarmış 1 tanesi demişki - "ben artık merdiwenleri bile çıkamıyorum" 2.sidemişki - "benim de kulaklarım duymuyo" 3.sü dedemişki - "allaha şükür benim öyle bi derdim yok" demiş kulağını çekip masaya vurmuş sonrada kapıya dönüp "kimo" demiş Adanalı : Bir gün bursalı ibneyle adanalı ibne konuşuyorlarmış. adanalı anlatmaya başlamış. - "Bizi önce döviler. Dağa götüriler. Dağda işlerini göriler. Sonra tekrar döviler. Orada bırakıp döniler." Bursalı anlatmaya başlamış. - "Bizi önce arabaya alıyorlar. Sonra hamama götürüyorlar. Yıkanıp temizlendikten sonra otele götürüyorlar. İşlerini görüp bi miktarda para veriyorlar. Sonrada aldıkları yere tekrar bırakıyorlar." Bunları duyan adanalı ibne : - "Uyyyi bu imkanlar adanada olsa alayi ipne olirdiii." Biyoloji Dersi Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki herkez acayip çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra sınavın yapılacağı gün gitmişler bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra mikroskoplar. Hocada başlarında bekliyorken demiş ki, "Bu mikroskaplarda lam`da bir böceğin bacağı var, sınavınız bacağından böceği tanımak" Tabi hemen itirazlar ama fayda etmemiş, hoca dediği dedik. Öğrenciler mikroskopların başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar. En sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş "Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?" Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış" Tanısana hadi lan tanısana kim olduğumu" Boş defter : Temel oğlunun defterini kontrol etmek ister oğluna= ---Oğlum bana defterini getir. der. Çocuk defterini getirir.Temel bakar ama bir şey göremez defterde.Oğluna sorar= ---oğlum defterinde hiç bir şey yok.der.oğlu der ki= Baba öğretmenimiz tahtaya yazı yazıyor bende yazıyorum.Öğretmenimiz tahtayı siliyor ben de defteri siliyorum.demiş. Etmezsen etme Adamın biri, bir gün ağacın altında namaz kılıyormuş. Ağaçta bulunan başka biri de onu izliyormuş. Namazını bitiren adam daha sonra namazının kabul olması için Allah'a dua etmeye başlamış. - "Allahım sen namazımı kabul et." Ağaçtaki adam: - "Etmem", diye cevap vermiş. Adam şaşırmış. Tekrarlamış: - "Allahım sen kıldığım namazı kabul et." - "Etmem." Adamın şaşkınlığı iyice artmış. Yine: - "Allahım sen namazımı kabul et", demiş. Ağaçtaki adam tekrar: - "Etmem", deyince adam sinirlenmiş. - "Etmezsen etme. Zaten abdestsiz kılmıştım." Fb_Gs_Bjk Bir GS’li, bir FENERLİ ve BJK’li Arabistanda yasak olmasına rağmen bir otelde içki içerken yakalanırlar.... Mahkemeye çıkarılırlar... karar İDAM... itiraz ederler ve karar ömür boyu hapis cezasına çevrilir. Ama o gün bayrama denk geldiği için Prens Hazretleri cezayı kaldırıp hepsine 20 kırbaç ceza verir. Bizimkileri sempatik bulduğu içinde bi kıyak daha yapıp herkese cezasını hafifletmek için bir istek hakkı tanır... BJK’li: "Sırtıma bir yastık bağlayın" der. 10 kırbaçtan sonra yastık paramparça olur ve pek fayda etmez. Uyanık GALATASARAYLI bunu görünce "Sırtıma iki yastık bağlayın " der. Ama iki yastık bile 10 kırbaca dayanamaz. Sıra FENERLİYE gelince Prens Hazretleri: "Bak FENERLİ sana acıdım. Süper Ligi kaçırdınız 100’üncü senenizde başarısız oldunuz,hekemlerden çektiniz. Bu yüzden sana iki istek hakkı veriyorum" Peki der FENERLİ:"O zaman bana 40 kırbaç vurulsun". Herkes şaşkına döner. Prens Hazretleri:"peki ikinci isteğin nedir?" diye sorar... FENERLİ pis pis sırıtarak " GALATASARAYI sırtıma bağlayın" der... Hastanedeki deli : Hastanede bir tane deli varmış mektup yazıyormuş doktor bunun yanına gelip - "kime yazıyorsun" demiş.Deli de - "kendime" demiş.Doktor - "oku bakıyım ne yazıyor" demiş.Deli de - "ne bileyim doktor daha mektubu almadım ki" demiş Kahve : köyün birinde bir deli kahveye girer ve der: - "bu kavedekilerin yarısı delidir"der.herkes buna sinirlenir ve çabuk sözünü geri almasını isterler.deli: - "tamam.o zaman bu kahvedekilerin yarısı akıllıdır"der. Karne Baba, ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. "Allah allah, dönem ne çabuk bitmiş..." diye düşünür ve oğluna seslenir: -"Getir bakayım şu karneyi!" -"Al baba..." Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf. -"Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar aldık, ingilizce kursu dedin ingilizce kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yapıyoruz. Kız arkadaş uğruna harcadığın çiçek parasının haddi hesabı yok. Ne bu notların hali, rezil şey!" -"Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplarını karıştırıyordum, birinin arasında karnelerinden birini bulmuştum..."
Bugün 11 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı!


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol